• Düşüncelerin Efsunu

    by

    ‘Düşünceler, ruhumuza bastırılan bir damga… Ruh ne kadar az karşı koyarsa ona bir şey mühürlemek o kadar mümkündür. Hele ki ruh bomboş ve ıssız ise, düşüncelerin ağırlığı altında kolaylıkla eğilir…”

    Herkesin konuştuğu gibi konuşmayı, nefes aldığı gibi almayı ve düşündüğü gibi düşünmeyi öğreniriz ilk önce. Benimseriz ve içimizde sağlam bir yer veririz. Sanki o diyarda her şey olması gerektiği gibi veya olmasa da olur gibi olur ilk önce. Ne özgürlük ne de tutsaklık barındırır. İyi ve kötü, doğru ve yanlış hiç bir anlamı ifade etmez ve kendi kanunu kendi koyar. Öyle salını salını dolaşıverir, zaman alır ve verir, yorar. Sonra bir toz buharı olup gider.

    Eyleme geçmeden insan bedenine öylesine sıkı sıkıya tutunur ki illet olmuş bir hastalıklı gibi zehirler, bazen ise tutundukları ruhu ve bedeni panzehir olup rahat bırakılar. Uyku… Düşüncelerin kabusu ve panzehiri. Düşünceler kabus içinde kendi kabuslarını yaratırlar uykuda. Var olamazlar, nefes alamazlar ve tutunamazlar…

    Yok olmaktan öylesine kokarlar ki o ruh gözlerini yeni bir güne açtığında düşünceler daha öfkeli daha hırçın geri dönerler. Yok olmak nedir, var olma savaşı nasıldır bilirler. İşte o zaman o içinde özgürce savrulduğumuz düşünceler bizim efsunumuz olur. Ne kaçabilir ne kurtulabiliriz. Bazen tek kaçış yolu olan uykuda bile…

    Bu hikaye küçük ruhlar içindir. Anacak bir de güçlüler vardır ki onlar bunların altından kalkmayı bilir ve ezilmeden yeniden başlarlar. Herkesin bir efsunu bir de düşüncesi vardır. İkisinin iç içe geçtiği bedende ise kendi faili… 20/09/23

  • HAYâL.. ..dünyamız

    by

    İnsanlar var oluşlarından beri aynı konular üzerine düşünmüş yorum yapmış yazmış ve bu konuları farklı yönleriyle ele almışlardır. Aynı konular üzerinde hayaller kurduklarını sanmışlar aslında bambaşka iklimklerde yaşam sürmüşlerdir. Birinde kırmızıyı temsil ederken aşk, diğerinde siyahı barındırmıştır hayal taneleri içinde. Birinde beyazı temsil eden saflık , diğerinde beyazdan çok uzak olan siyaha dönmektedir. İşte her birimizin hayal dünyası aslında bu beyaz ve siyah kadar birbirinden kıtalar kadar uzaktır. Sadece temellendirilmiş bu algılar gerçeğin üzerini eski bir çarşaf gibi örtmüştür . Elma kırmızı değildir . Sarı veya yeşildir. Karanlık siyah değildir . Boşluktur. Hüzün gözyaşı , sevinç kahkaha değildir. Tüm bunlar küçük bir sangı meselesidir sadece. Bu sangı içerisinde gerçeğe ulaşmak kendi iklimlerinizde var olurken hayal dünyanıza tüm benliğiniz ile dönmekten geçer. Hayal dünyanız sizden bir parça gibi siz onu besledikçe canlı kalır ve sizin içinizde hüküm sürmeye devam eder. Ne zaman kalıplaşmış sıfatlar ve betimlemeler ile sınırlı tutarsanız hislerinizi ve düşüncelerinizi ,hayal dünaynız işte o zaman sizden bir parça olmaktan çıkar ve bir orta oyununa dönüverir. Oynayan veya yazan değil uzaktan izlediğiniz bir oyun.. Yüzlerce , binlerce ve milyonlarca kez aynı sahneyi izlediğiniz bir oyun… Dışarıdan herhangibir müdahale edemeyeceğiniz hayal dünyası ne kadar sizindir? Veya içinde herkesçe kabullenen aşkı temsil eden kırmızı rengi ne kadar gerçektir. Her şeyin sonunda hayal dünyanız sizin parmak izinizdir. Sadece size ait ve size özel. Aynı şeyleri düşleyemez aynı sınırlarda barınamayız.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın